Bilim tarihine seyreltik bakış IV

-
Aa
+
a
a
a

Kepler enteresan adamdır. Gökbilimin modernizasyonu ona aittir. Ubi materia, ubi geometrica der. Nerde madde orda geometri. Modern fiziğin kurucusu olmasına tek bir hatası engel olmuştur. Nerden aklına estiyse, hareketin durgunluktan yüksek bir varlık düzeyinde olduğuna inanmıştır. Zaten enteresan adamdır. Parasız kalınca astronomi bilgisini falcılık yaparak para kazandırma yönünde kullanan medyumlardandır kendisi.Aristoteles'in son dayanak noktası kalmıştır elinde.''Devinimin temel yasaları matematik ile açıklanamaz.''Niyeymiş o? Matematik sayı dilinin hakimiyetindedir. Devinimi ise çokça nitelik belirler.

 

Devinim geometrisi... Matematiksel doğa bilimi....Nasıl olur yahu?Olur olur. Bal gibi olur. Galilei Galileo vakur bir tavırla koyar ortaya. Doğanın kanunu geometrik harflerle yazılmıştır. Sayılarda devinim yoktur ama devinim sayılarla yönetilir.Platoncuların en ulusu, üstün insan Arkhimedes bile bilmiyordu bunu.Aristoteles tıpkı Aristo Mantığı gibi iflas etmiştir. Allahtan bu acı günleri görecek kadar yaşamamıştı demek, herhalde tek teselli olurdu.

Demek artık hafifinden bilim felsefesi yapmak caizdir loo..Artık bilimde eleştirel dönem başlamıştır. Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacaktır. Hitap tarzı da belirlenmiştir;My ColleagueMeslektaşımKonferansta ya da toplantıda biri size böyle hitap etti mi, hele hele başına bir de ''Saygıdeğer'' koydu mu, sizi oyacak demektir.

İşte bu oymalar bilimin ilerleme hızını çağına göre duble yapmaya yetmiştir. Her yerden mantar gibi iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış bilim adamı bitmeye başlar bu dönemde...Tycho Brahe, Pascal, Fermat, Boyle, William Gilbert, Sir Isaac Newton, Descartes hatta Mersenne, Reberval ve hayatında hiçbirşey bulmasa bile bilimin ontolojisini getiren Gassendi. Hepsi hemen hemen aynı günlerin çocukları bunlar. Gerçi bu ontoloji aslında Epikuros'un ontolojisidir ama, gene de unutulmuş ontolojiyi ayağa kaldırmayı becermişdir Gassendi. Bu ontoloji ile bir yerde felsefi düşüncenin bilimsel düşünceden ayrılmazlığı gösterilmiştir. Gassendi bunu bilerek ve isteyerek yapmıştır diyebiliriz, çünkü karşısındaki fizik dehaları ile mücadele edebilmek için felsefik dehasını kullanmak ihtiyacını hissetmiş olsa gerek.İşte bu felsefik deha Descartes gibi bir mucizevi adamı yere devirebilmiştir.Descartes temel savına fizik maddenin uzayla özdeşleşmesini oturtmuştur. Bu bazı anlamlarda fiziği olanaksızlaştırıyordu. Cisimlerin esnekliği, özgül ağırlıklarının değişkenliği ve bunun fiziğe katılımı, çarpmanın dinamik yapısı bu fiziğin içerisine bir türlü katılamayan ögelerdi mesela.Gassendi bu doluluğu aralamaya çabaladı. İşin enteresan tarafı da, yukarda anlattığım ''My Colleague'' yaklaşımı ile değil, son derece nazikâne yaptı bu işi.Ah ben olacaktım ki onun yerinde....Gözüne gözüne çakardım.Ne demiştik. Gassendi doluluğun içine boşluk koydu. Herkes boşluğu doldururken o doluyu boşalttı yani. Atomların ve boşluğun varlığını tuttu Descartes'in sözde mükemmelleşmiş fiziğinin karşısına koyuverdi adamcağız.Boşluğun hiçlik olmadığına birini ikna etmek kadar zor bir şey olabilir mi? Zor ama kolaydır bunu ispatlamak. Descartes boşluk olduğunu kabul etmez. O boşluğa hiç gözüyle bakar. Fizikçinin nihilistliği işte.Hiçlik yokluktur. Hiç yoktur.Boşluk varlıktır. Boşluk vardır.İnanmıyorsanız çıkın atmosferin dışına, boşluğu bulacaksınız orda. Eh eğer orda bir boşluk varsa, demek boşluk hiçlik değildir.

Hiçliğin içerisine hiçbirşey sokamazsınız. Halbuki uzay boşluğu içerisine istediğin kadar maddeyi kabul etmektedir.

Gassendi bu arada boş durmamış, bir de sesin hızını ölçüp 1473 ayak/saniye bulmuş. Ya onun zamanında ses daha hızlıymış ya da saatler bozuk. Bunun doğrusu 1038 ayak/saniye zira. Bir hata yapmış, bu ölçüm hatasının yanında sesin yayılmasının hava titreşimleri ile olduğunu anlayamamış, suçu atomlara yüklemiştir. Zaten şu boşluk kavramını sokuşturması ile ontolojik düzeltmeleri yanında ne yaptıysa yanlış yapmış bu adam. Onun içinde merhumu iyi bilen yok.

Pierre Gassendi (1592-1655)

Kendi ürettiği fazla bir şey olmasa dahi, hakkını yemeyelim, başkalarını doğrulayan deneyleri de vardır Gassendi'nin. Örneğin çağının nerdeyse tüm bilim adamlarının karşı çıktığı Galile'nin serbest düşmenin maddenin ağırlığına bağlı olmadığı kuramını deneyle ispatlamıştır.Az durun, ben bi koşu arkadaki camiye gidip ezanı müezzinin elinden kurtarayım. Adam ezan okurken boğulsa ezan meşru müdafaadan beraat eder.Bana da kalsa kalsa ezana yataklık suçu kalır, ki beni de kurtarmaya avukat ordusu gelir valla.Acep Müslüman ülkelerde doğru dürüst bilim adamı yetişmemesinin suçu bu berbat ezan okuyanlarda mı? Adamda konsantrasyon filan bırakmıyor herifler.
Biz gene de şu Descartes'in yakasını bu kadar kolayına bırakmayalım.Serüvenci filozoftur kerata. Savaşlara gönüllü katılır, hukuk öğrenimi görüp gönlünü matematiğe kaptırır, dolaşmadığı ülke kalmaz sonunda da boktan bir soğuk algınlığından İsveç'te ölür gider.Eylemsizlik ilkesini dile getirmesi en önemli katkısıdır bilime. Onun ötesindeki çabası daha çok felsefiktir arkadaşın.Ben bu ufak çaplı sabun köpüğü denemelerimde daha çok bilimin felsefenin bakış açısından kolayına kaçmış tarihçesi ile ilgiliyim. Gün olur felsefenin de tarihçesine dokunacak olursam, Descartes çok daha yoğun müşterimiz olur.Tek noktasını belirleyeyim. Felsefesinde açık nokta kalmasın, her şey anlaşılsın diye uğraşan nadir filozoflardandır o. Düşüncenin üstünlüğü dünya durdukça durası lafına yansıyıvermiştir zaten.Düşünüyorum, o halde varım Bu düşünce bi halta yarasın istemiş adamcağız. En karmaşık konuları yalın ve açık düşünceler biçimine sokmaya çalışmış, bunun için düşünceler arasında mantıklı bağlar kurmuş ve bu uzun mantıksal zincirlerin sonucunda doğrunun ve gerçeğin tek güvencesi saydığı iyi ve kusursuz tanrı düşüncesine ulaşmıştır.Ben şimdi bu düşünceyi niye yazdım? Hah hatırladım.Bu adamla benim tanrılarımız aynı. Her ne kadar cizvit okullarında okutulmuş bir Hıristiyan ise de sonunda tanrının dine sığdırılamayacak kadar kusursuz olduğunu görüp Deizme dönmüş hazret.Dinler üstü tanrı yani. Orasından Musa'ya burasından İsa'ya öbür yarısından da Muhammed'e yaranmaya çalışmayan tanrı.Tavsiye ederim...Düşünün, siz de var olduğunuzu farkedeceksiniz.Hazırlopçuluk yapmayın.Başkaları düşünmesin sizin yerinize.Öyle eğilip böyle kalkmazsan o tanrıya ibadet etmek olmaz diyen;beynini kiraya vermiş hafifliği seven adamdır.Dönelim efendim, dönelim.Biz işimize dönelim.Gassendi usta bir mektubunda büyük bir sağduyu ile yer için doğru olan lineer hareketin uzay için ve her istikamette de doğru olduğunu söyler. Uzayda hareket eylemsizlik ilkelerinin karşı güç olmayınca sonsuza kadar devam eder ilkesine uyarken, yerde hem yerin çekimine uğrayacak, hem de havanın direnci ile karşılaşacaktır. 1650 yılındaki eseri Syntagma da bunu ve basıncın ustası Toricelli ile vakumun ustası Pascal'den önce bu bilimsel gerçekleri tartışıverir. Tek sorunu bunları görmesi ancak yorumlarını yanlış yapmasıdır ustamızın.İşte Toricelli ile Pascal'ı büyüten bu yorumları doğru yapmış olmalarıdır.Kimin aklına gelirdi tepemizdeki havanın koskoca dünyayı sıkıştırdığı? Deli diye dalga geçerlerdi adamla vallahi. Sonra o nerdeyse ağırlığı dahi olmayan havanın bir damlasının neler yapabildiğini gördü bu ustalar. İşte bu nokta hidrostatik biliminin başlangıç noktasıdır. Basit ve kolay da değildir hani. Elinize hiçbir kaçağı olmayan bir hava torbası, mesela iyi şişmemiş bir balon alıp dağların tepelerin üstlerine çıkın. Birdenbire torbanın ya da balonun şişmiş olacağını göreceksiniz. Siz bunu yorumlarken insan aklının şaşkınlığına yenik düşüp önce torbadaki hava şişti diyeceksiniz. Halbuki torbayı sıkıştıran atmosferik basınç düşmüştür. Bizi bunca bilgi ile yanıltan bu olgu yarım yamalak bilgileri olan o zamanın fizikçilerini haydi haydi yanıltır. Hele bir de havanın genleşebileceği olgusu daha yerli yerine oturmamışsa...Gassendi bunların hepsini görmüş, ölçmüş, deneylemiş ancak bilim adamı olmaktan ziyade filozof, çığırtkan olmaktan çok efendi olmak onun bu onurları taşımasını engellemiştir.Son bir iyiliği daha vardır Gassendi Efendinin. Atomculuğun da Lucretius ve Epikuros'tan sonra tekrar bilime geri dönüş yapması için canla başla çalışmıştır. Üstelik Descartes gibi atomları ve boşluğu reddeden bir bilim adamına rağmen. Gerçi o da bir sürü falsosunu görüp sonunda cisimcik diye kendine göre bir partiküler anlayış sokuşturmaya çalışmıştır ya.Devam ederiz elbet.Evet gerçekten nihayet atom da işin içerisine karışabilmiştir. Gassendi'yi bu atomculuk konusunda etkileyenler arasına Demokritos'u da oturtmak gerekir. Zaten felsefede atomculuk kuramını yerleştiren de bu hazrettir.Herneyse...Modern bilim Gassendi'nin tek tek elleştiği ama bir türlü birleştiremediği atomculuk ile Galileo ve Descartes elinde şekillenmiş Platon matematiğini bir araya getirmiş ve bu sentez, fiziğin dev adımlarına neden olmuştur.